İngilizce Konuşurken Yapılan 5 Gramer Hatası
Haydi gelin Sonia'nın dediklerini kısaca bir gözden geçirelim.
Sonia bu videoda hepimizin ara sıra yaptığı veya ileride bir gün yapma potansiyelimizin yüksek olduğu bazı gramer hatalarının üzerinde duruyor. Şimdi tek tek Sonia'nın saydığı bu hataları inceleyelim.
#1 Amount vs Number
Amount ile number arasındaki fark bu iki kelimenin sayılabilir varlıklar için mi yoksa sayılamayan varlıklar için mi kullanılması gerektiğinde ortaya çıkıyor. Sonia diyor ki, "amount", sayılamayan, yani "uncountable" varlıklar için; "number" ise sayılabilen, yani "countable" varlıklar için kullanılıyor. Aynen aşağıdaki örneklerde olduğu gibi:
I have reduced the amount of tea I drink.
(İçtiğim çayın miktarını azalttım)
Çay gibi likit bir maddenin miktarını sayamazsınız. Bir çay, iki kahve, üç sahlep, 4 boza diye bir şey yok. Onun yerine ne var? Binlerce dansöz var. Türkçe düşünürseniz aslında "iki çay" gayet normal ve doğru bir tabirmiş gibi geliyor. Ama işin aslı öyle değil. İngilizce'de maalesef "two tea" ya da "two teas" diyemiyorsunuz. Demesi yasak değil, isterseniz deyin, hodri meydan. Ama İngilizce'de bu işin doğrusu "two cups of coffee" ya da "sixteen glasses of wine" gibi cümleler kurmak. Yani çayın miktarını sayamıyoruz ama ölçebiliyoruz. Bir bardak çay, on altı bidon çay gibi. Türkiye'de bir oturuşta beş çay içebilirsiniz, ama Amerika'ya yolunuz düşerse bir oturuşta beş çay içemezsiniz. Anca beş bardak çay içebilirsiniz.
"Amount", burada "miktar" anlamında. Çok miktarlarda kahve, az bir miktar sıcak çikolata tüketmek sağlığınıza iyi ya da kötü gelebilir. O halde, İngilizce konuşurken bu şekilde sayılamayan varlıkları nicel olarak nitelemek için "amount" kelimesini kullanabiliyormuşuz. Sofia öyle diyor.
The number of participants is high.
(Katılımcıların sayısı yüksek.)
Katılımcı dediğimiz şeyler insan. Hepsini bir bir sayabiliriz. Yani burada "participant" sayılabilir (nam-ı İngilizce muadili "countable") olan bir varlık. O yüzden bu cümlede katılımcıları tek tek sayabildiğimiz için "number" kelimesini kullanıyoruz. Neden? Çünkü "number", sayı demek.
Bu cümlelerde kilit kelimelerimizin yerlerini değiştirirsek yanlış yapmış oluyoruz.
I have reduced the number of tea I drink. YANLIŞ.
The amount of participants is high. YANLIŞ.
Ayrıca countable isimlerin -s takılı çoğul halleri varken, uncountable isimlerin böyle bir -s takısı alamadıklarını ve çoğullaşamadıklarını da hatırlatalım.
Şimdi size bir ödev: Türkçe'de "saç" kelimesi -lar ekini alarak "saçlar" şeklinde kullanılabilir mi, kullanılamaz mı? Hadi. Amerikalının teki geldi sordu bu soruyu. Bakalım ne cevap vereceksiniz.
#2 Among vs Between
Bu iki kelime arasında ince bir çizgi var. "Between" sadece iki adet varlığın arasında olmayı ifade ederken, "among" ikiden daha fazla varlığın arasında olma ya da o varlıkların oluşturduğu bir topluluğun içinde bir yerlerde o topluluğun bir üyesi olma gibi anlamlara geliyor.
We divided the money among ourselves.
(Parayı aramızda bölüştürdük.)
On kişilik bir çetesiniz ve gidip bir bankayı soydunuz. Sonra da parayı aranızda dağıttınız. Polis yakalayana kadar çetenizin içinde "among" konumundasınız, ama hapishaneye girdikten sonra tek başınasınız. Siz kaşındınız.
Tom was sitting between John and Maria.
(Tom, John ve Maria'nın arasında oturuyordu.)
Dikkat ederseniz burada Tom, iki kişinin arasında. İki kişiden "between" olur, ama yedi kişiden olmaz. On dört kişiden de olsa olsa "among" olur.
Şimdi on iki cümle öncesine gidelim. Ne demişiz: "Bu iki kelime arasında ince bir çizgi var." Gelin bunu bire bir İngilizce'ye çevirelim: "There is a thin line between these two words." Çaktınız mı?
#3 Bring vs Take
Bu iki fiilin karıştırılma nedeni, ikisinin de bir yerden başka bir yere olan hareketi tanımlıyor olması. Aradaki fark ise, "bring" kelimesinin spesifik bir nesneye ya da özneye doğru hareket etme halini, "take" kelimesinin ise tam tersi olacak şekilde uzağa doğru olan hareket halini tanımlamasında yatıyor. Direk sözlük karşılığı olarak incelersek "To bring", "getirmek" anlamındaki bir fiil. "To take" ise "almak" anlamında.
Please bring the documents here.
(Evrakları buraya getir lütfen.)
Take the files from my desk.
(Dosyaları masamdan al. -Al ve götür, gözüm görmesin-)
Görüldüğü üzere oldukça zıt bu ikisi. Bunlardan eküri filan olmaz.
#4 Further vs Farther
Fiziksel olarak bu iki kelimenin arasında sadece tak harflik bir fark var. Ama anlam farkı bir harften oldukça fazla. "Further", soyut manada "uzaktaki, ilerideki, ötedeki" veya "daha, başka" anlamlarında. "Farther" ise daha çok somut manada "uzak" anlamına geliyor.
Do you have any further questions?
(Başka sorunuz var mı?)
Burada "further" başka, daha anlamında kullanılmış. Bu soruyu şöyle de sorabilirdik diyor Sonia: "Do you have any more questions?" Bu tarz cümlelerde "further" ve "more" eş anlamlı kelimeler diyebiliriz.
Do not go further on the investigation!
(Soruşturmada daha ileri gitme!)
Bu cümleyi söyleyen, ilgili kişiye daha ileri gitmemesini, yaptığı işte süreci daha derinlere götürmemesini söylüyor. Buradaki gitmek "iki adım daha gitme", "beş kilometre daha gitme" anlamında değil. Daha çok, "bu hareketlerine bir son ver, çok ileri gidiyorsun" cümlesindeki gibi bir gitme. Daha önce söylediğimiz soyut olarak ilerisi, ötesi anlamı işte bu cümlede var. Sonia böyle bir örnek vermemiş. Ama karışıklığı asıl yaratan anlam benzerliği burada gibi duruyor.
The shopping complex is farther away from here.
(Alışveriş merkezi buraya uzak.)
Burada basbayağı somut anlamda bir uzaklık söz konusu. Komşu kızının evi bize çok yakın. Sadece iki adım. Ama San Francisco öyle mi? Uçakla 13 saat, binlerce kilometre!
#5 Fewer ve Less
Bu ikilinin durumu ilk örnekte verdiğimiz "amount" ve "number" karşılaştırmasına oldukça benziyor. "Fewer" sayılabilen - countable isimler için, "less" sayılamayan - uncountable isimler için kullanılıyor.
I have fewer projects then her.
(Ondan daha az projem var.)
The memory on this smartphone is quite less.
(Telefondaki hafıza oldukça az.)
İlk cümledeki "proje - project"" sayılabilen bir kavram. Bir proje, iki proje... Gayet makul. O yüzden daha az projeyi tanımlamak için "fewer" kullanıldı. İkinci cümlede ise "hafıza - memory" sayılamayan bir kavram. Şimdi diyeceksiniz ki hafızayı "2 GB" olarak sayabiliyorum. Hayır, saymıyorsunuz, ölçüyorsunuz. "Eski telefonların iki hafızası vardı, şimdikilerin on hafızası var," dediniz mi hiç? Hayır. Ayrıca "memory" kelimesine de dikkat edin, sonuna -s takısı almıyor. Halbuki "project" öyle mi hiç?
Sonuç olarak, hafıza da bir, iki üç... diye sayılamadığından dolayı, azlığını anlatabilmek için cümlede "less" kullanıldı.
Videoyu kısaca özetleyelim dedik ama videonun kendisinden daha uzun anlattık sanırız. Zamanınızı fazla fazla aldıysak affola sevgili ziyaretçi. Ama güzeldi, öyle değil mi? Di mi?
İngilizce Konuşurken Yapılan 5 Gramer Hatası
Reviewed by Admin D'ingilizce
on
Haziran 30, 2017
Rating:

Güzelinden Bir Yorum Bırakabilirsin