İngilizce Öğrenmenin 13 Yolu

- Hata yapmaktan korkmayın! Hatasız kul olur mu hiç? Gün içinde Türkçe konuşurken onlarca kez hata yapıyoruz, sadece farkında değiliz. Eski adıyla ÖSS, yeni adlarıyla YGS ve LYS olan sınavlardaki anlatım bozukluğu sorularından bezmemiş miydik sanki? Aramızda Türkçe kitapçığındaki bu soruların hepsini doğru yapan kaç kişi var? Sonuç olarak birbirimizi anlıyoruz değil mi? İngilizce'yi de bu şekilde düşünün. Siz sanıyor musunuz ki Amerika'da, İngiltere'de üç yaşından beri İngilizce konuşan insanların sizin İngilizce gramer derslerinde gördüğünüz her kuralı doğru şekilde uyguluyor. Tabii ki değil. Bol bol konuşmaya çalışın. Bol bol hata yapın.
- Bol bol konuşun dedik. E şimdi diyeceksiniz ki "nerede kimle konuşalım." Kendinizi İngilizce ile çevrelemeye çalışın. Uluslararası bir şirkette çalışın. Bol bol "meeting" düzenleyin yabancı iş arkadaşlarınızla. Ne güzel değil mi? Çok kolaydı sanki böyle bir iş bulmak. Zaten öyle bir iş bulsam D'ingilizce'yi mi okurum? Okumam tabii ki. O zaman Couchsurfing gibi uygulamalar ile evinize yabancı atın. Onlarla muhabbet edin. Sevgiliniz sanki izin verecek de... Erasmus desek, aynı şey. English Ninjas ya da Cambly gibi uygulamalar var, onlara üye olun. Bizim native speaker dediğimiz İngilizce'nin yerlileriyle, hocalarıyla periyodik olarak muhabbet edebilir, bire bir ders yapabilirsiniz. Aylık abonelik ücretleri biraz yüksek olabilir, ama kesinlikle değecektir. Bunun yanında konuşma kulübü adında kurslar da oluyor. Bunlara da katılabilirsiniz. Work and Travel veya Interrail denen olayları da hafife almayın. Ah pardon, sevgiliniz izin vermeyecek ki bunlara.
- Kendinize bir çalışma planı ayarlayın. Bir rutininiz olsun. Her gün düzenli çalışın. Öğrencilik hayatınız boyunca bunu bir türlü yapamadınız. Bari şimdi yapın!
- Yabancı diller genel olarak dört yetenekten oluşur. Gramer yani dilbilgisi, reading yani okuma, listening yani dinleme ve speaking yani konuşmadır. Bunların arasında en can alıcı olanları şüphesiz ki listening ve speaking'tir. Evde gramer ve reading kısımlarını deliler gibi çalışabilir ve bu konular üzerine undefeatable üstatlar olabilirsiniz. Gelin görün ki karşıdakinin söylediğini anlayamayınca, anlasanız bile hızlıca cevap veremediğinizde kitapların başındaki üstatlığınızın sosyal hayatta çok bir değeri olmuyor. O yüzden bu ikisine her zaman çok ama çok önem verin. Gramer bilmeden de konuşabilirsiniz. Ki bu önerme de zaten çok mantıklı değil; dinledikçe ve konuştukça grameri de doğal olarak kafanıza kazıyacaksınızdır. Speaking için bir az önce söylediklerimize odaklanın. Listening için ise internette binlerce podcast var. Reading mi? O zaten en kolayı.
- Kelime bilgisi... Çok kelime var nasıl ezberleyeyim? Ezberliyorum ama hemen unutuyorum. Aferin. Ezberlediğiniz kelimeleri kullanmazsanız unutursunuz tabii. Aktif ve pasif kelime bilgisi diye bir kavram var. Bazı kelimeleri bilseniz de konuşurken hiçbir zaman kullanmayı akıl etmezsiniz. İşte bunlar pasif kelime dağarcığınızda bulunuyor. Mesela Türkçe'den örnek verelim. Eskiden telefonların pillerini çıkarır yerine yenilerini takardınız. Artık piller nerede? Daha çok kasaların içine gömülü vaziyette. Bu duruma genellikle ne deriz, işte "bu telefonun pili çıkmıyor, " gibi bir şeyler deriz. Ama bunun için daha güzel bir kelime ile daha afili bir cümle kurabiliriz: "bu telefonun gövdesi yekpare." Yekparenin anlamını biliyorsunuz fakat kullanmak aklınıza bile gelmiyor değil mi? İşte buna pasif kelime diyoruz. Bu tarz pasif kelimeleri aktif hale geçirmek gerekiyor. Yabancı biriyle konuşurken bu tip kelimeleri kullanmaya çalışın. Not defterinize bu kelimeleri içeren cümleler yazın. Yazıp yazıp durun. Bu kelimeleri bu şekilde kullandıkça ileride de otomatik olarak kullanmaya meyilli hale geldiğinizi göreceksiniz. Hayır, aslında kelime bilginiz o kadar da zayıf değil. Sadece içinizdeki pasifi çıkarıp tekrar içinize aktif olarak koymanız gerekiyor. Acıtmayacak.
- Geceleri yerine gündüzleri çalışın derler çoğunlukla. Doğrudur da. Gündüzleri vücudunuz daha dinç olur. Ama herkesin işi gücü var. Ne yapalım yani, her öğlen yemeği sonrası bir saati İngilizce'ye mi verelim patronun gözü önünde. Ya da diferansiyel denklemleri anlatan hocayı dinlemeyerek tekrar mı alalım o dersi? İş mi yani şimdi bu? Gerçekçi olmayan, uygulanabilirliği düşük önerileri biraz sallayın deriz. Gece de çalışsanız olur, çalışmak çalışmaktır. Merak etmeyin, vücudunuzun ruhani biyoenerjisi geceleri de yanınızda!
- Sadece İngilizce değil, ne çalışırsanız çalışın, uzun dönemli bir hedefin içine yayılmış küçük küçük hedefleri başararak ilerleyin. Bakın işte bu gerçekten "gerçek" bir tavsiye!
- Çalışma ortamınız kendinizi rahat hissedebileceğiniz şekilde olsun. Mesela çalışma stratejiniz de daha önceden sizi başarıya ulaştırmış bir strateji üzerine kurulsun. Falan da filan da... Rocky olun biraz. Acı yok! En sonunda "Adrian, I did it!" diye bağıracaksınız. Hem de İngilizce!
- Sormaktan çekinmeyin. Soran insan öğrenir. Çevrenizde anlamadıklarınızı sorabileceğiniz, iyi derecede İngilizce bilen birileri illa ki vardır.
- Tekrar edin ve sonra yine tekrar edin. Düzenli çalışın demiştik değil mi?
- Öğrenme sürecinden zevk alın. Eğlenin. Kendinize işkence çektirmeyin. Eğer bu işten zevk almayacaksanız derhal bırakın bu işi. Ne de olsa devam etseniz de öğrenemeyeceksiniz. Her insan yabancı dil öğrenmekten keyif almayabilir. Bu çok doğal. Gidin eğlenebileceğiniz bir şey yapın. Ha, ama öğrenmek zorunda mısınız? O zaman ipe ipe keyifle öğreneceksiniz. Başka yolu yok! Ve inanın, keyifli de. Cidden!
- İngilizce'nin birçok tipi var. Amerikan'ıdır, British'idir, İskoç tarzıdır filan... Size hangisi lazım? Oradan ilerleyin.
- Çevrenizde Amerikan aksanıyla konuşmaya kasan bir Türk varsa fazla sallamayın. Ona ya da Amerikalılara benzemek için kendinizi yırtmayın. Kendiniz gibi konuşun. Hintliler Amerikan gibi konuşmaya çalışıyorlar mı hiç? Ruslar? Hele bir İspanyolları görseniz... Hepsinin farklı bir aksanı var. Amerikalılar, İngilizler cidden sallamıyor hangi aksanla konuştuğunuzu. Dünyada İngilizce'yi konuşan o kadar çok insan var ki... Hepsi ayrı bir alem. Önceliğimiz pronounce olayından ziyade akıcı bir şekilde konuşmak. Siz "hew ya duin" diye sorduğunuzda "am duin well" diyecekler. Belki "not bad" derler. Ama kimse, "ayy ne iğrenç bir aksanın var," demez. Hintlilere kıyasla süper anlaşılır bir telaffuzumuz var genel olarak, hiç dert etmeyin.
İşte İngilizce öğrenirken dikkat edilecek 13 madde hemen hemen bu şekilde. Yurtdışında dil kursuna gidin, aynanın karşısına geçip kendi kendinize İngilizce konuşun, "I'm talkin tu yu," filan deyin, bildiğiniz bir masalı veya öyküyü kendi kendinize İngilizce özetleyin gibisinden şeyler söyleyerek maddeleri 100'e de çıkarmasını biz çok iyi biliriz. Ama genel mantığı kaptınız bizce. Şimdi öğrenme zamanı. It's Morphin time Rangers!
İngilizce Öğrenmenin 13 Yolu
Reviewed by Admin D'ingilizce
on
Haziran 28, 2017
Rating:

Güzelinden Bir Yorum Bırakabilirsin